Çin-Taliban ilişkileri… Stratejik ortaklık mı yeni sömürgeci güç mü?

31 Ağustos’ta tamamlanan tahliyelerle ABD’nin 20 yıllık Afganistan macerası sona ererken, Taliban-Çin ilişkileri mercek altında… Çin yönetimi, Kabil’deki sefaretini açık tutan birkaç ülkeden biri…

Taliban’ın Afganistan’daki hızlı ilerleyişi sonrası Kabil’de yönetimi ele geçirmesi sonrası ABD askerleri ülkeden çıktı. 31 Ağustos’ta tamamlanan tahliyelerle ABD’nin 20 yıllık Afganistan macerası sona ererken, Taliban-Çin ilişkileri mercek altında… Çin yönetimi, Kabil’deki sefaretini açık tutan birkaç ülkeden biri…

Çin’den Taliban’a destek, Taliban’dan Çin’e İpek Yolu garantisi

Dün bir Taliban Sözcüsü Pekin’in Kabil’deki büyükelçiliğini açık tutma ve insani yardımı artırma sözü verdiğini kaydetti. Taliban’ın Doha’da bulunan siyasi ofisinin sorumlularından Abdüsselam Hanefi’nin Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı Wu Jianghao ile Cuma günü yaptığı telefon görüşmesinde iki taraf arasındaki ilişkilerin ele alındığı belirtildi. İkili görüşmede, Çin Dışişleri Bakan Yardımcısının, “Afganistan’ın bölgede güvenliğin ve kalkınmanın sağlanmasında önemli bir rol oynayabileceğini” söylediği ifade edildi. Taliban, ikili ilişkileri geliştirecekleri yönünde güvence aldıklarını ifade etti.

Taliban Sözcüsü Zebihullah Mücahid ise  İtalyan La Repubblica gazetesine verdiği röportajda, “Çin bizim en önemli partnerimiz; bizim için çok temel ve sıra dışı bir fırsatı temsil ediyor. Çünkü Çin, yatırım yapmaya ve ülkemizi yeniden imar etmeye hazır” dedi. Çin için bölgedeki ticari ağı gerçekleştirmede büyük önem taşıyan Yeni İpek Yolu hakkında da konuşan Mücahid, “Yeni İpek Yolu projesine çok önem veriyoruz. Afganistan’da zengin maden yatakları var. Bunlar, Çin’in yardımıyla işler hale getirilebilir ve modernize edilebilir. Ayrıca Çin, bizim dünyanın bütün pazarlarına açılmak için kullanacağımız bir kapı” ifadelerini kullandı.

ABD’den ‘Çin-Taliban’ markajı

Çin-Taliban ilişkileri ABD’nin de yakın markajında… Ülkenin ‘Gölge Dışişleri’ olarak bilinen Amerikan Dış İlişkiler Konseyi (CFR) Kabil’de son durumu ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin Taliban ile ilişkilerini inceleyen bir makale yayımladı. Yazıda, Kabil’deki Taliban rejiminin aşırılık ihraç etmediği sürece Pekin en büyük destekçisi olabileceği vurgusu yapıldı.

CFR uzmanı Ian Johnson tarafından kaleme alınan makalede şu ifadelere yer verildi:

“Pekin’in Kabil’le ilişkileri iki yönlü olacak. İlk olarak Çin, Afganistan’da ticari girişimlerini canlandırmaya çalışacak. Taliban da bunu destekleyecek çünkü yatırımlara ihtiyaç duyuyor. Afgan ekonomisi kırılgan, yıllardır Batı’dan gelen dış yardımlarla yaşıyor ve şimdi bunlar donduruldu. Bu nedenle Çin’den gelecek yatırımlar Taliban tarafından memnuniyetle karşılanacaktır. İkincisi, hem Pekin hem Kabil yönetimi için ikili ilişkilerin karşılıklı olarak ‘İçişlerine Karışmama’ prensini üzerine kurulu olacak olmasıdır.”

Ancak şunu belirtmekte fayda var. Çin’in Taliban ile ilişkilerinde Sincan çekincesi her daim olacak gibi görünüyor.

“ABD’nin işgal ettiği ülkelerin şuur altında Çin’in yardımlarının psikolojik anlamı var”

Yeni Şafak yazarı Taha Kılınç da bugünkü “Taliban ve Çin” başlıklı yazısında konuyu gündemine aldı. “Taliban-Çin münasebetlerinin, örgütün 15 Ağustos’ta başkent Kabil’i ele geçirerek yönetime el koymasından çok önceye dayanan bir mazisi var. Taraflar arasında başlatılan diyalog süreci, nihayet geçtiğimiz temmuz ayında Taliban Siyasî Şefi Molla Abdulgani Birader’in Pekin’de resmen ağırlanmasıyla kamuoyuna ifşa edilmişti. Birader’in Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ile görüştüğü ziyaretin ardından, Taliban’dan Çin’e yönelik ‘dostça’ açıklamalar birbirini takip etmişti” diyen Kılınç, yazısında şu ifadeleri kullandı:

Başlangıç aşamasında, Taliban-Çin ilişkileri iki tarafın birbirinin iç işlerine karışmaması temelinde ve ekonomik işbirliği yönünde ilerleyecek gibi görünüyor. Batılı ülkelerin Afganistan’a yardımlarına, çoğu defa rencide edici yönlendirmeler, aşağılayıcı yorumlar ve Afgan halkının kültürüne müdahaleler eşlik ettiği için, Çin’in “Sınırlarınız dâhilinde ne yaparsanız yapın, beni ilgilendirmez” siyaseti, Taliban’ın da işine gelecektir. Öte yandan, Afganistan’ın, Çin açısından Asya (ve Afrika) ülkelerine yönelik bir “vitrin” işlevi göreceği de ifade edilebilir. “Her yönden çöküşe sürüklenen bir ülkeyi, cömert yardımlarıyla ayağa kaldıran, merhametli ve vefalı süper güç” imajını pekiştirmek için bir fırsat veya. “Amerika giriyor, yakıp yıkıyor. Sonra da kaçarcasına terk edip gidiyor. Ama ben geliyorum, imar ediyorum, ihya ediyorum” vurgusu. ABD ve diğer dünya devlerinin askerî işgallerle darmadağın ettikleri ülkelerin şuur altında, Çin’in ekonomik yardımlarının böyle bir psikolojik anlamı var. Bu yardımlar her ne kadar karşılıksız ve bedelsiz olmasa da.

Zebihullah Mücahid’in vurguladığı zengin maden yatakları konusu ayrıca önemli. Zira üstünde çatışma ve boğuşmanın eksik olmadığı Afganistan topraklarının altı, el değmemiş hazinelerle tıka basa dolu. Altın, bakır, kurşun, petrol, doğalgaz, uranyum, boksit, demir cevheri, lityum, krom, mermer, alçıtaşı, kükürt… Ne ararsanız mevcut. Ülkede on yıllardır devam eden istikrarsızlık ortamı nedeniyle, bu madenlerin tam kapasiteyle çıkarılması, işlenmesi ve pazarlanması şimdiye kadar mümkün olmamıştı. Yeni Taliban yönetimi, madenlerin Afgan ekonomisine kazandırılmasında aslan payını Çin’e vereceğini şimdiden ilân etmiş bulunuyor. 2010 itibariyle yapılan değerlendirmelerde, Afganistan’daki doğal zenginliklerin kıymeti 3 trilyon dolar olarak hesaplanıyordu. Bugün yapılacak tahminlerde, rakamın daha fazla çıkacağı açık.

Etiketler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Close