Türkiye’yi tehdide başladılar! AİHM insanlığın yüz karası: Ölen mültecilerin hiç önemi yok!

AİHM’in tarafgirliği ve çifte standartı bir kez daha kanıtlandı. Ölüme terkedilip işkenceden geçirilen mülteciler ve Müslümanlara yönelik hak ihlallerini görmezden gelen AİHM, Kavala hakkında Soros’çuların baskısıyla Türkiye aleyhinde jet bir karara imza attı. Türkiye, Avrupa Konseyi üyeliğinin askıya alınmasıyla tehdit ediliyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) çifte standartını bir kez daha ortaya koydu. Denizde boğulan mültecilerle Türk ve Müslüman azınlıkların dosyalarını yıllarca rafta bekleten AİHM, sivil darbelerin finansörü Soros’çuların baskısı ile Osman Kavala hakkında jet bir karara imza attı. AİHM Büyük Dairesi, Türkiye’nin, Gezi kalkışmasının organizatörü Osman Kavala hakkındaki sorumluluğunu yerine getirmediğine hükmetti. Osman Kavala için AİHM süreci 2018’de başladı.

Halen cezaevinde olan Osman Kavala, birden fazla suçtan yargılandı…

Yargılama sürerken karar verdi

Önündeki 80 bin dosyanın çoğunu 10 yıldan fazla süre bekleten AİHM, Ekim 2017’de tutuklanan Kavala için bu süreyi oldukça kısa tuttu. AİHM, mahkeme süreci devam ederken 10 Aralık 2019’da “Makul şüpheyi doğuracak nesnel eylem yok. Kavala’yı serbest bırakın” çağrısı yaptı. Karar 11 Mayıs 2020’de kesinleşti. Ankara bu çağrıyı, devam eden yargılamaya rağmen uyguladı, Kavala hakkında tahliye kararı verildi. Ancak Kavala başka bir dosyadan da tutuklu bulunduğu için cezaevinden çıkamadı.

Yaptırım kararı çıkabilir

Yeni Şafak’ın haberine göre; AİHM bu gerçeğe rağmen süreci işletmeye devam etti. AİHM kararlarının uygulanıp uygulanmadığını kontrol etmekle görevli Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, dosyayı AİHM Büyük Dairesi’ne taşıdı. Başvuruyu değerlendiren Büyük Daire, dün Türkiye’nin kararları uygulamadığına hükmetti. Karar 1’e karşı 16 oyla alındı. Türk yargıç karşı oy kullandı. Bu kararın ardından Bakanlar Komitesi, Türkiye’nin üyeliğinin askıya alınıp alınmayacağına önümüzdeki aylarda karar verecek.

Uykudaki komite uyandı

AİHM’in kararı baştan sona çifte standartla dolu bir sürecin ardından geldi. Avrupa’ya gitme yolunda denizlerde boğulan ve kara sınırlarında işkencelerden geçirilen mülteciler ile Müslümanlara yönelik hak ihlali kararlarının tatbikini yıllardır denetlemeyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Kavala konusunda oldukça aceleci davrandı. 2 Şubat 2022’de, Türkiye aleyhinde “İhlal prosedürü” başlatan Komite, dosyayı 21 Şubat’ta dosyayı AİHM’e iletti.

Sorosçular istedi, öne alındı

Aynı çifte standart AİHM Büyük Dairesi’nde de yaşandı. Büyük Daire gündeminde bekleyen 22 dosya bulunmasına rağmen Kavala dosyasını öne çekti. Kavala dosyasının öne çekilmesinde de sivil darbelerin finansörü Soros’çuların baskısı etkili oldu. Soros uzantılı Açık Toplum Vakfı Başkanı James Goldston, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejcinovic Buric’e bir mektup yazarak “Kavala dosyasını öne alın” çağrısı yaptı. Bu çağrının ardından da dosya öne alındı.

Rekor hızda karar

Kavala hakkındaki karar süreci de diğer dosyalara nazaran oldukça hızlı gerçekleşti. Önündeki dosyaları ortalama 2 yılda inceleyip karara bağlayan Büyük Daire, Kavala dosyasını 3,5 ayda bitirerek Türkiye aleyhine bir karara imza attı. Karar için Türkiye’de resmi tatilin olduğu ve Müslümanlar için kutsal bir gün olan Kurban Bayramı’nın geçmesi bile beklenmedi. Oysa aynı AİHM’in Hıristiyanların kutsal günlerinde bugüne kadar açıklanmış bir tek kararı bile yok.

Ölen mültecilerin hiç kıymeti yok

Türkiye’yi mahkum etmekte oldukça hızlı davranan AİHM ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, söz konusu denizlerde boğulan mülteciler ile hak ilhaline uğrayan Müslümanlar olduğunda sessiz kaldı. Örneğin göçmenlerin teknelerini batırıp öldüren Yunanistan hakkında birçok mahkumiyet kararı çıkmasına rağmen, ikinci bir adım gelmedi. Yunanistan’ın Ege ve Akdeniz’de mültecileri öldürmeye devam etmesine rağmen, AİHM kararlarının uygulanıp uygulanmadığını denetleyen yok. Afrikalı göçmenler konusunda pek çok kez mahkum olan ancak insanlık dışı muameleden vazgeçmeyen İtalya ve Fransa için de Türkiye’nin muhatap bırakıldığı süreç işletilmiyor. AİHM başörtülü olarak eğitim görmek isteyen Müslüman kadınlar konusunda da benzer bir çifte standarda imza attı. Mahkeme hem Türkiye’den hem Avrupa’dan yapılan başvuruları reddederek başörtüsü yasağını insan hakkı ihlali olarak görmedi.

İtibarını zedeledi

Adalet ve Dışişleri Bakanlıkları, AİHM’in Kavala kararına tepki gösterdi. Türkiye’nin, AİHM kararlarına uyma oranı en yüksek ülkelerden biri olduğuna dikkat çeken Adalet Bakanlığı, Kavala hakkında verilen 10 Aralık 2019 tarihli kararın uygulandığını vurguladı: “AİHM Büyük Daire gündeminde 22 dosya bulunmasına ve halihazırda derdest dosyaların tamamına yakınının Kavala dosyasından daha önceki tarihlerde, bir kısmının ise en az 1 yıl önce Büyük Daire’ye gelmiş olmasına rağmen, Kavala dosyasının öne çekilmesi, AİHM’in güvenilirliğini ve itibarını olumsuz etkileyeceği gibi, AİHM’in Türkiye’ye karşı objektifliği ve tarafsızlığı konusunda kamuoyumuzdaki tartışmaları da artıracaktır.”

Dışişleri Sözcüsü Tanju Bilgiç de kararın hakkaniyetli olmadığını belirterek şunları kaydetti: “Ne yazık ki AİHM açıkladığı kararla beklentilerimizi boşa çıkarmış ve Avrupa insan hakları sisteminin itibarının bir kez daha sorgulanmasına sebep olmuştur. Bundan sonraki aşamada süreci takip edecek olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin, daha önce sergilediği tarafgir ve seçici yaklaşımı bir yana bırakarak sağduyuyla ve bazı çevrelerin siyasi gündem yaratma arayışlarına mahal vermeksizin hareket etmesini bekliyoruz.”

AİHM dosyaları karıştırdı

Türkiye AİHM’in 10 Aralık 2019 tarihli Kavala kararını da uyguladı. AİHM’in incelediği dosyada Kavala’nın Gezi olayları ile 15 Temmuz darbe girişimindeki rolü nedeniyle tutukluluğu söz konusuydu. Her iki dosyadan da Kavala mahkeme kararıyla tahliye edilmişti. 9 Mart 2020 tarihinden itibaren ise 9 Aralık 2019 tarihli AİHM kararında inceleme konusu olmayan, casusluk suçu nedeniyle tutukluydu. AYM Genel Kurulu da 10 Aralık 2019 tarihli AİHM kararı sonrasında Kavala’nın bireysel başvurusunu inceledi ve 29 Aralık 2020 tarihli kararında devam eden tutukluluğu nedeniyle haklarının ihlal edilmediğine karar verdi. 5 Şubat 2021’de Gezi olayları, 15 Temmuz ve casusluk davaları birleştirildi. 25 Nisan 2022 tarihinden sonra ise artık onlarca AİHM içtihadında da belirtildiği üzere yeni bir hukuki durum ortaya çıktı. Zira Mahkeme Kavala hakkında, birleştirilen bu davalardan ağır müebbet hapse karar verdi. Yani, Kavala bu tarihten sonra AİHM içtihatlarıyla da altı çizildiği üzere tutuklu değil, mahkum statüsünde. Dolayısıyla yeni bir inceleme söz konusu edilemez.

Etiketler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Close