Dünya imparatorluğundan büyük yıkıma Arapların durumunu özetleyen iki şiir

Arapların tarih boyunca hiçbir hüznü 20’nci yüzyıldaki kadar acıklı olmadı... İki büyük modern Arap şairi Nizar Kabbani “Halid Bin Velid’in İşten Çıkarılması Kararnamesi” başlıklı şiirinde, Mahmud Derviş ise "Kimlik Kartı" şiirinde bu acıklı durumu mükemmel bir şekilde yanısıtır.

Arap Yarımadasından Asya ve Afrika coğrafyasına yayılan Arap kavmi, dünya tarihinin en dikkat çeken milletlerinden… Bugün onlarca farklı devlet tarafından temsil edilen Araplık, tarihte tek bir devletle en coşkulu dönemlerini de yaşadı, Osmanlı tâbiiyyetinde mutlu dönemler de yaşadı. Ancak tarih boyunca hiçbir hüznü 20’nci yüzyıldaki kadar acıklı olmadı…

İslam Peygamberi Hazreti Muhammed (sas)’in vahiy odaklı oluşturduğu tevhid medeniyetinin tek muhatabı değilse de ilk muhatabı Araplar oldu. Bu Araplara aynı zamanda İslam ümmetini domine eden bir kültürel güç olma imkanı bahşetti. Kur’an-ı Kerim’in Arapça olması, Arapça’nın bugünlere kadar yaşamasının en önemli sebeplerinden birini teşkil etti.

Arap dünyasında Türk egemenliği

Hazreti Peygamber döneminde başlayan fetihler, dört halife döneminde arttı. Ardından Emeviler ve Abbasilerle birlikte İslamiyet; İran’dan Afrika’ya kadar dev bir coğrafyaya ulaştı. 756’da Endülüs Emevi Devleti kuruldu. 11’inci yüzyılda Müslüman Türkler, Anadolu’yu fethetti. 14’üncü yüzyılda Osmanlı Devleti kurulduktan sonra bu yeni devlet önce balkanlarda genişledi ardından Anadolu’da birliği sağladı. Yavuz Sultan Selim döneminde ise Arap dünyası Türk egemenliğine girdi, halifelik Osmanlı’ya geçti. Suriye’nin Osmanlı’ya katılması Osmanlı-Memluk savaşı ile Yavuz Sultan Selim‘in 1516’da Memlûk kuvvetlerini Mercidabık Savaşı‘nda yenip Suriye’yi Osmanlı topraklarına katmasıyla gerçekleşmişti. Böylece Suriye Osmanlı Türklerinin egemenliği altına alınıp XX. yüzyıla kadar sürecek olan döneme girmiştir.

Ocak 1517’de ise Osmanlı Devleti ile Memlûk Sultanlığı arasında geçen Ridaniye muharebesi ile savaşı I. Selim komutasındaki Osmanlı ordusu kazandı. Bunun sonucunda Arap dünyasındaki Türk egemenliği başladı.

Osmanlı çekilirken yaşananlar

Kaynakların bir kısmı Osmanlı’nın Arap dünyasındaki varlığını “işgal ve sömürge” olarak tanımlasa da insaflı kaynakların büyük kısmı Arap dünyasındaki Türk varlığının Türklerin ve Arapların faydasına olduğunun altını çizer.

Cezayir’deki Fransız işgali 1830’da başlasa da Arap dünyasının kapsamlı bir işgal sürecine girmesi 1882’de İngilizlerin Mısır’ı işgali ile başladı. Suriye ve civarındaki Arap ülkelerinin işgali ise I. Dünya Savaşı süreci ve sonrasında başladı. Osmanlı’nın 1923’te yıkılması ve ardından 1924’te hilâfetin ilgası süreci Arap varlığının bir kimlik olarak neredeyse tümden yıkılışına sebep oldu. Mısır her ne kadar tarih boyunca bir coğrafi parça olarak var olsa da Bilâd-ı Şam’da Suriye’nin yanı sıra Lübnan ve Filistin gibi yeni devletler kuruldu. Ayrıca buradaki Siyonistlerin varlığı daha sonra İsrail adlı bir devletin kurulmasıyla sonuçlanacaktı. Osmanlı’nın Bağdat, Basra ve Musul eyaletleri olarak birbirinden ayrı parçalar halinde yönettiği Irak tek bir devlet haline getirildi. Ayrıca Körfez’deki devletler kuruldu.

Modern Araplar, yeni hezimetler

Bugün 400 milyon Arap’ı temsil eden 22 devlet bulunuyor. Ancak Arapların I. Dünya Savaşı sürecinde başlayan hezimeti ve ardından oluşturulan modern Arap kimliği, yeni hezimetlere engel olamadı. Araplar, sadece İsrail karşısında 1948’deki ilk kuruluşunda, ardından 1956’da, 1967’de ve 1973’te defaatle yenilgi aldı. Bu savaşlarda ciddi bir varlık gösteremedi.

Bu trajedik durumu Arap dünyasının 20. yüzyılda yaşamış büyük şairlerinden Nizar Kabbani “Halid Bin Velid’in İşten Çıkarılması Kararnamesi” başlıklı şiirinde şu dizelerle özetler:

“Arabî çağı çaldılar bizden

Nebî’nin evinden Fâtımatü’z-zehrâ’yı çaldılar

Ey salâhaddîn, Kur’ân’ın ilk nüshasını sattılar

Ali’nin gözlerindeki hüznü sattılar

Ey salâhaddin, seni ve bizi toptan sattılar açık artırmada.

Arab’ın geleceğini çaldılar bizden

Şam’ı fethettikten sonra işten çıkardılar hâlid’i

Cenevre’ye elçi olarak atadılar

Siyah fötür şapka giyiyor artık o

Sigara tüttürüyor, havyar yiyor Fransızca homurdanıyor

Avrupalı sarışınlar arasında kâğıttan bir horoz gibi geziniyor

Hayret, nasıl da evcilleştirdiler bu kureyşli komutanı

Kahramanlarımız işte böyle iğdiş ediliyor ey yavrum!

Endülüs işi paltosunu çaldılar Tarık’tan

Nişanlarını aldılar, çıkardılar ordudan

Güvenlik mahkemesine verdiler

Zafer suçundan yargıladılar

Zaferin sakıncalı bulunduğu bir zaman geldi yavrum

Öyle bir zaman mı geldi artık askerî mahkeme kapılarında suçlanmış durur kılıç öyle bir Zaman mı geldi ki gülle karşılıyoruz israil’i

Binlerce güvercinle, millî marşla.

Hiçbir şey anlamadım yavrum, hiçbir şey anlamıyorum!

Güneşi rehin verdiler tefecilere

Karaborsacılara sattılar mehtâbı

Ömer’in kılıcını kırdılar

Ayaklarından astılar tarihi

Ayaklarından astılar tarihi

Sattılar atı

Beyaz örtüyü sattılar

Gecenin yıldızlarını sattılar

Ağaçların yapraklarını

Bedevîlerin gözlerindeki karalığı sattılar

Tuzağa düşürmeden önce çocuklarımızı düşürttüler

Tuzağa düşürmeden önce çocuklarımızı düşürttüler

Tarihin doğum yapmasını önleyen haplar verdiler bize

Şam’ın bağdad olmasını engelleyen aşılar yaptılar bize

Filistin’in yarası hurma bahçesine dönüşmesin diye haplar verdiler bize

Marihuana verdiler atı öldürmek için

Katletmek için şahlanışı yahut.

Şarap içirdiler bize insanı konumsuz kılmak için

Sonra vilâyetlerin anahtarlarını verdiler ve kral diye atadılar bizi kabîlelere

Ey salâhaddin!

Ey salâhaddin, işitiyor musun radyo yorumlarını?

Kulak veriyor musun bu apaçık alçaklığa?

Yiyeceklerini yediler ve işediler arabın güzel çağının yüzüne.

Sahneye konan bu oyun nedir?

Sahneye konan bu oyun nedir?

Kimdir kadife perdenin duvarlarını çeken?

Yazarı kimdir?

Bilmiyoruz

Yönetmeni kim?

Bilmiyoruz.

Kimseler de bilmiyor, yavrum.

Onlar ki kulislerin ardındalar

Onlar ki kulislerin ardındalar

Vatan denen kadına tecavüz ediyorlar

Ayağındaki halhalları satıyorlar

Satıyorlar gözlerindeki bahçeleri

Göğüslerinin penceresinde ezelden beri eğleşen kuşları satıyorlar

Vatanın nesi varsa bir duble viskiye satıyorlar

Arabî çağı çaldılar bizden

Bedevînin bağrında yanan koru söndürdüler

Bütün dağlara “satılık” levhası astılar

Teslim ettiler buğdayı, zeytini, geceyi…

Portakalın kokusunu görülmeyi yasakladılar düşlere

Şiir yazan bütün kuşları hapse tıktılar

Öyle bir zaman mı geldi,

Silâh sandığı taşıyan herkes, afyon sandığı taşıyan gibi mi yavrum?

Öyle bir zaman mı geldi artık,

İkiz mi oldu özgürlükle tutsaklık?

Öyle bir zaman mı geldi artık; yapan ellere zıt yapılan iş?

Öyle bir zaman mı geldi; söylenen söz, söyleyen dudaklara zıt?

Ey salâhaddin!

Döneklik çağıdır bu, kavî kabîlecilik kabarması.

Ebubekir’in evini yaktılar

Nebî’nin ailesine el uzattılar gece vakti

Kureyş’in ileri gelenleri ecnebîlerin bulaşıklarını yıkar oldular.

Ey salâhaddin, söz ne işe yarayacak bu bâtınî çağında?

Ve neden şiir yazalım ki, unutulmuşken arabın sözü?

 

Benzer şekilde Filistinli şair Mahmud Derviş, “Kimlik Kartı” başlıklı şiirinde şu dizelerle veryansın eder:

Kaydet!

Arabım

Kartımın numarası elli bin

Çocuklarımın sayısı sekiz

Dokuzuncusu da yolda

yaz sonunda burda!

Kızıyor musun?

 

Kaydet!

Arabım

Taş ocağında çalışıyorum emekçi yoldaşlarımla

Çocuklarımın sayısı sekiz

Ekmeklerini

taştan çıkarıyorum

giysilerini ve defterlerini!

Sadaka dilenecek değilim kapında

Konağının girişi önünde

küçük düşürecek değilim kendimi!

Kızıyor musun?

 

Kaydet!

Arabım

Adım var yalnız, yoktur soyadım

Öfkeden köpürerek yaşayan

en sabırlı insanıyım bu diyarın

Zamanın doğuşundan

yılların başlamasından

selvilerden, zeytinlerden

otların yeşermesinden

daha eskiye uzanır köklerim!

Karasaban süren bir ailedendir babam

soylu efendilerden değil

Ve dedem bir çiftçiydi

ne nesebi vardı ne de şeceresi!

Kitap okumaktan evvel

güneşin yükselişiydi bana öğrettiği

Evim bir korucu kulübesi

dallardan ve kamışlardan

Rahatlatıyor mu seni bu durumum?

Adım var yalnız, yoktur soyadım

 

Kaydet!

Arabım

Saç rengi: Kömürkarası

Gözler: Kahverengi

Ayırıcı niteliklerim:

Başımda kefiye üstünde bir siyah çember

Ayalarım adeta sert bir kaya

tırmalar kim dokunsa

Adresim:

Sokakları adsız

unutulmuş bir köydenim, silahsız

Taş ocağındadır, tarladadır tüm erkekleri

Kızıyor musun?

 

Kaydet!

Arabım

Sen yağmaladın bağlarını atalarımın

Benim ve tüm çocuklarımın

sürdüğü toprağı sen yağmaladın

Bana ve torunlarıma

hiç bir şey bırakmadın

şu kayalıklardan başka!

Söylendiğine göre hükümetiniz

bunları da alacakmış, öyle mi?

 

Madem öyle!

Kaydet!

Kaydet ilk sayfanın ta en başına

Nefret etmem insanlardan

Hiç kimseye saldırmam!

Ama aç kalınca

toprağımı gaspedeni çiğ çiğ yerim!

Kolla kendini, kork benim açlığımdan

Kork benim öfkemden!

Kolla kendini!

Etiketler

1 Yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Close