Atatürkçü isim imamları savundu, imamlar teşekkür etti!

Aydınlık gazetesi yazarı Utku Reyhan, 14 Nisan Salı günkü gazetede yayımlanan yazısında imamlarla alakalı sosyal medyada yayılan iddiaları ve gerçekleri yazdı. Yazı çokça beğeni aldı.

Vatan Partisi Genel Sekreteri ve Aydınlık gazetesi yazarı Utku Reyhan, 14 Nisan Salı günkü gazetede yayımlanan yazısında imamlarla alakalı sosyal medyada yayılan iddiaları ve gerçekleri yazdı.

Reyhan’ın yazısı Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı olarak görev yapan imam ve vaizler tarafından dikkatle okundu, imamlar Reyhan’a teşekkür etti.

Reyhan’ın “İmamlar ve Gerçekler” başlıklı yazısı:

Geçen hafta yayınlanan “Ebu Hanzala ve ‘Laik’ Sempatizanları” başlıklı yazımıza olumlu ve olumsuz çok sayıda geri dönüş oldu. Özellikle bazı Atatürkçü dostlarımızın sitemli eleştirileriyle karşılaştık. Bu eleştirileri incelerken Atatürkçü çevrelerin Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) ve din görevlilerimiz hakkında ciddi önyargılara sahip olduklarını gözlemledim. Yalan yanlış bilgiler üzerine oluşturulan yanlış kanaatler hatta düşmanca yaklaşımlar söz konusu.

Biraz daha irdeleyince Atatürkçü çevrelerde DİB ve din görevlilerine yönelik hasmane tutumu üreten ve yayan bir “aydın” kesimi olduğunu fark ettim. Bu insanlar doğru olmayan bilgileri, “nasıl olsa imamları hedef gösterdiğimde alkışlamaya hazır bir kitle var” diye düşünerek pervasızca yayabiliyorlar. Ve ne hazindir ki Atatürkçü insanlar da bu bilgilerin doğruluğunu araştırmadan avuçları patlayıncaya kadar alkışlıyorlar. Rahatlıkla tuzağa çekilebiliyorlar. Yalan bilgi bazen hakikatten çok daha hızlı biçimde yayılabiliyor. Okumuş yazmış insanların her önüne düşen bilgiye kolaylıkla itibar etmesi akıl almaz bir olay.

DİYANETİN ÖNEMİ

İnternette yüzüp gezen DİB ve din görevlileri hakkındaki hurafeleri incelemeden önce, derdimizi kısaca tekrar anlatalım. DİB, Atatürk’ün kurduğu bir kurumdur. Eğer DİB olmasaydı, milletin inancı ve ibadet talebi devam ettiğine göre, boşluğu kimisi terör örgütü haline gelmiş tarikatlar, gruplar dolduracaktı. DİB’e yani devlete bağlı, devletten maaş alan din görevlileri olmasaydı, bu gruplara bağlı kişiler namaz kıldıracak, hutbe okuyacaktı. Belki 15 Temmuz gecesi bazı camilerden FETÖ’cülere destek verilecekti. Belki bazı camilerde Türk Silahlı Kuvvetlerinin PKK’yı çökerten harekâtlarını lanetleyen hutbeler okunacaktı. Salgınla savaştığımız bugünlerde, “Allah’ın emridir” diyerek toplu namazları devam ettiren gruplar olacaktı.

Yani cami cemaatine her önüne gelen liderlik edebilecekti. Bu nedenle vatanımız ve Cumhuriyetimiz için tehlikeli olan DİB’in olması değil, olmamasıdır. Atatürk işte bunları öngörerek DİB’i kurmuş, camileri birleştirmiş ve din görevlilerini maaşa bağlamıştır. En laik tavır da budur. Atatürkçülük, her hatasında “Diyanet Kapatılsın” diye kampanya yapmak ve imamlarla dalga geçmek değil, tersine DİB’i savunmak ve varsa hata yapmasını engellemeye çalışmaktır. Bunun için kimi sahtekârların ürettiği yalanlarla oluşturulan önyargılarınızdan kurtulmanız gerek. Diyanet’e bilumum şeriatçı düşmanken, Atatürkçülerin de düşman olması anlaşılır bir olay değil.

‘DOKTORDAN ÇOK İMAM VAR’ YALANI

En sık karşılaşılan hurafelerden birisi, Türkiye’deki imam sayısının doktor sayısından fazla olduğu biçimindeki söylem. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 10 Nisan 2020 tarihindeki açıklamasından öğrendiğimize göre Türkiye’de toplam doktor sayısı 165 bin 363. Buna karşılık DİB’in verilerine göre 2019 sonu itibarıyla Türkiye’deki imam sayısı 60 bin 808. Yani doktor sayısı imam sayısının 3 katına yakın.Yani doktor sayısı imam sayısının 3 katına yakın.

Yani doktor sayısı imam sayısının 3 katına yakın.

Bu yalanın ortaya atılmasının sebebi, “Türkiye’de din hizmetlerine insanların canından daha çok önem veriliyor algısı yaratmak. Sağlık ve din hizmetlerini sadece doktor – imam sayısıyla kıyaslayamayacağımıza göre diğer sayılara da bakalım.

Yine Fahrettin Koca’nın aynı açıklamasında 165 bin 363 doktorun yanı sıra, 204 bin 969’ı hemşire olmak üzere toplam 1 milyon 61 bin 635 sağlık çalışanımız olduğu belirtildi. Yani laborantlar, teknisyenler, hastane eczacıları, ATT’ciler vb. Buna karşılık DİB’in 2019 verilerine göre, 60 bin 808 imamın yanı sıra 12 bin 28 müezzin ve 2 bin 624 vaiz görev yapmaktadır. DİB merkez ve müftülük personelleri de eklendiği zaman DİB’in toplam personel sayısı 127 bin. Yani Türkiye’nin sağlık ordusu, Diyanet kadrosunun yaklaşık 8 katı.

Aslında bu oran bizim açımızdan şaşırtıcı değil. Çünkü günümüzde şeriat hükümlerini uyguladığını iddia eden ülkeler bile halkına en iyi sağlık hizmetini sunmak zorunda. Vatandaşları hastalıktan kırılan ülkeler, kendilerine ilahi anlamlar bahşetseler bile ayakta kalamazlar. Üretimin devamı, sağlık hizmetlerinin sürekliliği ve kalitesiyle doğrudan ilgilidir. Örneğin Suudi Arabistan sağlık personelinin % 61’ini “parayı bastırıp” yurtdışından temin etmektedir. Son dönemlerde ise tıp eğitiminde ataklar yapmaktadır. Sağlık hizmetlerinin sürekliliği bir tercih değil zorunluluktur.

Ülkemizin sağlık sistemine dönük bizim de çok sayıda eleştiri ve önerimiz vardır. Ama bunların DİB’in ya da din görevlilerinin varlığıyla hiçbir ilgisi yoktur.

Türkiye, OECD ülkeleri (Gelişmiş batı ülkeleri) içinde “kişi başına düşen hastane yatak kapasitesi” bakımından 7. sıradadır.

‘CAMİ ÇOK, HASTANE YOK’ YALANI

Bir diğer söylem de “cami çok, hastane yok” biçiminde özetlenecek iddiadır. Burada da amaç diğer başlıkta olduğu gibi “dine önem veriliyor, sağlık önemsenmiyor” algısı yaratarak, DİB, cami ve imam düşmanlığını körüklemektir. Hâlbuki Türkiye, OECD ülkeleri (Gelişmiş batı ülkeleri) içinde “kişi başına düşen hastane yatak kapasitesi” bakımından 7. sıradadır. TÜİK 2018 verilerine göre Türkiye’nin yatak kapasitesi 231 bin 193’tür. Yani 347 kişiye 1 yatak düşmektedir. Japonya, ABD, Almanya, Güney Kore ve Fransa bizim üzerimizde. Ülkemiz bu bakımdan İngiltere, İsveç, Kanada, Avusturya, Norveç, Belçika, Hollanda, İtalya, İspanya gibi ülkelerin önünde. Çin ve Rusya OECD üyesi değil. Onların durumunu araştırmak gerekir. Yatak sayısının ötesinde Türkiye’nin aile ve toplum sağlığı merkezleri sistemini de hesaba kattığımızda sağlık hizmetlerinin yaygınlığını anlayabiliriz. 2014 verilerine göre Türkiye’de 6 bin 768 ASM ve 971 TSM var.

‘İMAM MAAŞI DOKTOR MAAŞINDAN ÇOK’ YALANI

Kaç kişi inanır bilinmez ama Türkiye’de imam maaşının doktor maaşının üzerinde olduğuna dair yüzlerce paylaşım var sosyal medyada. Örneğin birisi “tek işi cami kapısını açmak olan imam 4500 TL, doktor ise 3500 TL maaş alıyor” demektedir. Sayısız benzer paylaşım var. Bir de tabii “ben doğru değilim” diye bağıran bu “bilgileri” canla başla yayan insanlar. Pek hakikat nedir? 1 Ocak 2020’de uygulanan zamla birlikte imamlar 3.868 TL, vaizler 4.074 TL, müezzinler ise 3.868 TL maaş alıyor. Yine 2020’de göreve yeni başlayan bir pratisyen hekimin maaşı, çalışılan bölge ya da hastaneye göre farklılık gösterse de ortalama 7 bin TL’dir. Uzman hekimlerde bu sayı 8 bin TL’nin üzerindedir. Hemşire ve ebe maaşları da imam maaşından yaklaşık bin TL fazladır. Elbette daha fazlasını hak ediyorlar. Fakat daha fazla hak ettiklerini söylemekle “imamdan az maaş alıyorlar” yalanı arasında ciddi bir fark var.

‘DİYANET BÜTÇESİ SAĞLIK BÜTÇESİNDEN FAZLA’ YALANI

En önemli yalanlardan biri DİB bütçesinin Sağlık Bakanlığı bütçesinden fazla olduğu şeklindeki yalandır. Örneğin jet hızıyla yayılan bir paylaşımı ele alalım. Diyor ki “Diyanet bütçesi 12 Milyar, Sağlık Bakanlığı Bütçesi 2.7 Milyar.” Peki, gerçek ne? 2020 Yılı Merkezi Bütçesine göre Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesi 11 milyar 519 milyon 609 bin TL. Sağlık Bakanlığı’nın bütçesi ise 58 milyar 875 milyon 829 bin TL. Yani paylaşımı yayan kişi, 59 Milyar TL’lik Sağlık Bakanlığı Bütçesini 3 Milyar TL olarak yayıyor. Ve çok basit bir araştırmayla gerçek olmadığı öğrenilebilecek bu iddiaya binlerce sazan atlıyor! Sağlık Bakanlığı bütçesinin yaklaşık yarısı, personel maaşlarıdır.

İmamlar 3.868 TL, vaizler 4.074 TL, müezzinler ise 3.868 TL maaş alıyor. Yine 2020’de göreve yeni başlayan bir pratisyen hekimin maaşı, çalışılan bölge ya da hastaneye göre farklılık gösterse de ortalama 7 bin TL’dir.

Yüzlerce farklı hesap tarafından kopyalanarak tedavüle sokulan aynı paylaşımda yalan üstüne yalan söylenmektedir. “Doktor sayısı 107 bin” diyor, doğrusu 165 bin, “imam sayısı 265 bin” diyor, doğrusu 61 bin. Üstelik “115 bin imam fazlası var” diyor, toplam din görevlisinin (imam, müezzin, vaiz) 76 bin olduğu ülkede! Olsun, imama sövünce alkışa hazır bir garip kitle var nasıl olsa. Gerçi bu yine iyimser sayılır. Türkiye’deki imam sayısının, doktor sayısından 4 kat fazla olduğunu inanarak yazan ve karalar bağlayanlar bile var.

İMAMLARA YÖNELİK ÇİRKİN SALDIRLAR

Yerimiz sınırlı olduğu için belli başlı yalanları yazabildik. Yoksa örnek çok. DİB ve din görevlileri hakkında yalan ve aşağılama içeren ifadeler, COVID-19 salgınıyla birlikte yoğun bir biçimde dolaşıma sokuldu.

“Bu süreçte namaz kıldıramayan imamların maaşları kesilsin, doktorlara verilsin.”

“Nasıl olsa namaz yok, kolileri imamlar dağıtsın.”

Bu türden “zekice” önerilerin temelinde imam düşmanlığı var. Salgın döneminde vazifesini yapamayan kamu çalışanları sadece imamlar mı? Öğretmenlerimizin çoğunluğu çalışamıyor örneğin ya da sanatçılarımız. Devlet dairelerinin tamamı dönüşümlü çalışıyor. Kimisi haftada bir gün mesaiye gidebiliyor. Kimisi 5 gün gidiyor, sonraki 5 gün gidemiyor. Zaten doğrusu da bu. İmamların diğerlerinden farkı ne ki onlar hedef alınıyor? Gerçekten çok çirkin ve insanlık dışı.

Her fırsatta DİB’e karşı olmayı laiklik zanneden hastalıklı bir zihin yapısı var. Örneğin Rıza Zelyut, DİB Başkanı Ali Erbaş, Adnan Oktar’ı hedef aldığı zaman, Adnan Oktar’ı savunmuştu. Ona göre Adnan Hoca tarikatındaki kadınlar dekolteli oldukları için DİB onlara tahammül edemiyordu. Adnan Hoca da bu yüzden içeride… O kadınlar kaçırılmış, kandırılmış, hapsedilmiş, bedenlerine istekleri dışında müdahale edilmiş, daha beteri cinsel istismara uğramış, umurlarında bile değil. Önemli olan DİB’e saldırmak.

Kendimi 15 Temmuz gecesi milleti sela ile direnişe çağıran imama yakın hissediyorum, aynı gece balkonuna çıkıp ABD-FETÖ tanklarını alkışlayanlara değil.

GERÇEK ATATÜRKÇÜ DİB’E SAHİP ÇIKAR

DİB’in ya da din görevlilerinin hataları şüphesiz vardır. Ancak bu hataları düzeltmektir esas olan. Doktor ile imamı karşı karşıya getirmenin hiçbir anlamı yok. Salgına karşı topyekün savaş veriliyor. Sağlık çalışanlarımız en önde. Ama cephe gerisinde neredeyse bütün meslekler var. Her gün 5 vakit ezanın adından “evde kalın” diye çağrı yapan imamlar da, salgın dönemlerinde toplu namaz olmaz diye fetva veren DİB de bu savaşın parçasıdır. “Diyanet Kapatılsın” diye yaygara yapmak geçen hafta yazdığımız gibi Atatürkçülerin değil DEAŞ türü terör örgütlerinin işi olmalıdır. Bu ülkenin 15 Temmuzlarda, Vatan Savaşında ve salgın günlerinde devletin ve milletin yanında olacak vatansever din görevlilerine ihtiyacı vardır. Şahsen kendimi 15 Temmuz gecesi milleti sela ile direnişe çağıran imama yakın hissediyorum, aynı gece balkonuna çıkıp ABD-FETÖ tanklarını alkışlayanlara değil.

Reyhan’a teşekkür mesajları yağdı!

Aydınlık Gazetesi yazarı Vatan Partisi Genel Sekreteri Utku Reyhan bu haftaki yazısında özellikle sosyal medyada dolanan Diyanet İşleri Başkanlığı ve imamları hedef alan yalanları ve gerçekleri yazdı. Reyhan’a Diyanet personelinden teşekkür mesajları yağdı.

‘65 YAŞ ÜSTÜ VATANDAŞIMIZIN MAAŞINI TESLİM EDİYORUZ’

“Vatansever ve bu cumhuriyetin değerlerine bağlı bir diyanet mensubu olarak bu hakkaniyetli yazınızdan dolayı size teşekkürü bir borç bilirim. Başta şahsım ve çevremi Aydınlık gazetesi okumaya ve sizleri takip etmeye teşvik edeceğim. Zira bu ön yargı duvarlarını yıkmak zorundayız.”

“Yazıyı okumasaydım ben de orada yazan yalanlardan bir kısmını öyle biliyordum. Maaş meselesi örneğin. O kadar çok kendilerinden emin propaganda yapıyorlar ki ben bile bilinç altımda kabul etmişim bunu.”

“Merhaba hayırlı günler, imam hatipli görevi yapmaktayım ve yazınızı şu an mahalle muhtarlığında okuyorum. Yani 65 yaş üstü vatandaşlarımızın maaşlarını eve teslim etmek üzere görevliyiz. Müftülüğümüzdeki bütün görevlilerimiz de şu an Vefa grubunda sahada görevli. Özetle Diyanet camiası hakkındaki bu gerçekleri dile getirdiğiniz için size çok teşekkür ederiz. Rabbim sizlere sağlık sıhhat afiyet güzellikler nasip etsin. Selametle.”

“Diyanetle ilgili yalanlar ve gerçekler şeklinde yazdığınız yazıyı okudum. İtiraf edeyim, Aydınlık gazetesinde bu yazının yayınlanmış olması beni çok şaşırttı. Biliniz ki insanların Atatürk ve laiklik konusundaki çekinceleri hep bu bahsettiğiniz problemlerin bir sonucudur. Laikler bu ülkede dindarların hayatlarına saygı duymadığı müddetçe asla sevilmeyecekler. Yazınız bu ön yargıyı kırma noktasında atılan çok önemli bir adım olmuş tebrik ederim. Hem sol cenahta hem sağ cenahta taraftarlıktan uzak, demagoji ve kuru muhalefetten beri, doğruya doğru yanlışa yanlış diyebilen yazarlara çok ihtiyaç var. Bir ilahiyatçı olarak size çok teşekkür ederim. Şimdiden hayırlı ramazanlar.”

“Selamün aleyküm kardeşim. Bir DİB mensubu olarak sizlere çok teşekkür ediyorum. Bugün DİB ile ilgili bir yazınızı okudum gerçekleri yazmışsınız sağ olun. Şunu da bilmenizi isterim şu an İmam arkadaşlarımız sahadalar, vefa hizmet gruplarında görev yapıyorlar. Kimisi de mahallesinde ücretsiz market açtı sadaka taşı kültürünü yansıtıyor. Bu süreçte ve bu sürecin dışında emin olun imam arkadaşlarımızdan çok gayretli olanlar var selametle.”

“Hocam, ben imam hatibim. Kimsiniz bilmiyorum ama eli öpülesi bir yazı icra etmişsiniz. Allah sizin gibi hakkı gözeten yazarları başımızdan eksik etmesin. Umarım yolumuz kesişir bir gün.”

“Yiğidi öldür ama hakkını yeme. Bir diyanet çalışanı olarak Aydınlık gazetesi yazarı Sayın Utku Reyhan Bey’e teşekkür ederim.”

“Diline yüreğine sağlık güzel insan. Bir yazını okudum altında hinlik aramadan, hislerimin tazeliğiyle yazayım dedim. Hatta sayfayı bile kapatmadım. Kim olduğunuzu neci olduğunuzu hiç araştırmadım. 2008 yılında şu dilinize yakın bir dil teklif etmiştim arkadaşlara. Biz ilahiyatçı olarak bu dönemde hassas olmalıyız. Rüzgar bizden yana (İslami kesim) diye atağa kalkmayı marifet bilmeyelim. Asıl bu günlerde köprü olmalıyız. sadece Üsküdar, Fatih değil Beyoğlu’da bizimdir, rakik olalım dedim. Kızdılar bazıları. Neyse denk gelir bir çay içersek konuşuruz. Uzatmadan teşekkür ediyorum. On kere yüz kere.”

“Ben imam hatip lisesinde öğretmenim. Çok dengeli bir yazı olmuş. İmam gruplarda yayılıyor. Tebrik alıyor. Ben ise adilane davranışınızdan dolayı teşekkür ederim. Bir de bu günlerde imamlar vefa hizmetinde gece nöbetinde telefonda gündüz alanda çalışıyor. İyi ki var bu dili kullanan insanlar. Ayrıca sizinle tanışmak için gün sayıyorum. Saygılar.”

“Utku bey merhabalar; Bir diyanet işleri Başkanlığı personeli olarak yazınızdan dolayı çok teşekkür ederim. Konuyu çok güzel örneklerle ele almışsınız. Yazınız camiası açısından unutulmaz bir yazı olarak tarihe geçecek. Sizleri tebrik eder başarılar dilerim.”

“Bir din görevlisi olarak yazmış olduğunuz yazıdan dolayı size canı gönülden teşekkür ediyorum..kaleminize sağlık..”

Etiketler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Close